GÜNDÜZÜ MASAL,GECESİ TEHLİKELİ:PRAG

12:08 Uçurtmanın Keşfi 0 Comments




GÜNDÜZÜ MASAL,GECESİ TEHLİKELİ:PRAG


Viyana'da beş çayını içtikten sonra Prag'a varmak adına yola çıkmıştık.Güzergah boyunca sakin ve kısmen küçük bir yoldan sınıra varmak adına gidiyorduk ve yol boyu tarlalar da bize eşlik ediyordu.





Ufka uzanan tarlaları görünce,aklımdaki Avrupa medeniyeti yerini Adana siluetine bırakmıştı.Küçük köylerden,yeşilliğin arasından devam eden yolculuk bir tabelayla renk kazanıyordu.




Kayıtlarıma göre saatler 18.57'yi gösterirken Çek Cumhuriyeti sınırını geçiyorduk ve sevindirici bir şekilde NON-EU olarak değil gayet medeni bir biçimde geçiyorduk.

Ülkeye girdikten yaklaşık 15 dakika sonra tabelada da görüldüğü üzere Znojmo adlı bir kasabaya varmıştık.Kent içinden geçerken birkaç kare yakalamayı başarmıştım.






Znojmo'yu geçip otoyola çıktığımızda başkente yaklaşık 2 saatlik bir yolumuz vardı ancak yolda meydana gelen bir kaza sonucu 3 saat kadar rötarla başkente varmıştık.

Orta Bohemya'da Vltava Nehri kıyısına kurulu Prag 1,2 milyonluk nüfusuyla Çekleri en büyük kenti aynı zamanda...Avrupa'nın en güzel kentleri arasında gösterilen Prag için:Altın Şehir,Masal Şehri,Şehirlerin Anası,ve Avrupa'nın Kalbi gibi tanımlar yakıştırılmıştır. 2.Dünya Savaşı'nda çok zarar görmeyen şehir,çoğu tarihi eserini muhafaza etmiştir.Hitler ordularının 1939'da kente girmesiyle işgale uğrayan Prag,1945 yılında Sovyet kuvvetlerinin kente girmesiyle kurtulmuştur.Almanların barışçıl yollarla kente girmeleriyle bu tarihi dokuya zarar gelmemiş ve Hitler'de bu kente dokunulmamasını emretmiştir.



Gece yarısında kente vardıktan sonra ekipmanları alıp Mustek'in başında ki ulusal müzeden rotaya başladım.Saatin gece olması sebebiyle sokaklar biraz tenhaydı.Bundan faydalanarak pek çok fotoğraf çekilirken birkaç genç yanıma geldi.Slovenyalı olan bu Erasmus eğitim programı öğrencileriyle havadan sudan konuştuktan sonra haritamı göstererek yol tarifi aldım ve yola çıktım.Paramı bozdurmak üzere bir döviz bürosuna girdim 15 Euro bozdurmak adına 20'lik bir banknot uzattım.Hamımefendi aksanımı beğenmemiş olacak ki 15 mi 50 mi bi karar ver diye çıkıştı.20'likten alabiliyorsan 50 al deyip bekledim.Ters ter baksada korunaları bir bir önüme saydı zira ben turisttim ve ne dersem o olacaktı.Siz siz olun Prag'da döviz bürolarına dikkat edin ve günlük Euro kurunu takip edin.İşin uyanıklığını bulmuşlar...Öncelikle pek çok döviz bürosu standartların üzerinde bir dizayna sahip...İçeride dünya borsalarından haberler,canlı partiler,şık giyimli üniformalı insanlar gelen turistlerin gözünü boyamakta...Döviz verirken hesap makinesiyle oynuyorlar,bilgisayara bir şeyler giriyorlar ve parayı avcunuza sayıyorlar.Tavsiyem önceden  günün kuruyla kaç koruna alacağınızı bir hesap etmek ve ardından döviz büroları hakkında kur farkı var mı diye biraz dolanmak...Mustek'te pek çok döviz bürosu bulmanız mümkün bu arada... Tabii her her için aynı genellemeyi yapamayız ama pek dürüst insanlar gibi gelmediler gözüme.

Bir diğer husus ise cebinizde ki bozukluklara mukayyet olmanız... Çek Cumhuriyeti hala Euro yerine koruna kullanıyor ve 1-5000 arası birimleri mevcut.Dikkat etmeniz gereken husus şurada yatıyor Prag'da özellikle Karl Köprüsü etrafında ki dilenciler yoğunlukta ve avuçlarını açmış bekliyorlar.Siz de cebinizde ki olan bozukluğu onlara verebilirsiniz,fakat 50 korunalık bir bozuk paranın yaklaşık 5.5 lira olduğunu bilmeniz gerekiyor.Aman tongaya gelmeyin,gaflete düşmeyin.

Bu kadar uyarı yapıp,nutuk attıktan sonra meydanda ki büfeden birkaç atıştırmalık alıp Mustek üstünden 10 dakika yürüyerek Jan Hus Meydanı'na vardım.Meydanda 1915 yılında dikilmiş bir heykel vardı ve bu heykelin sahibi olan Jan Hus yakılarak infaz edilen bir teologmuş.



Meydan,Tin Kilisesi'ne ve Tarihi Astronmik Saat Kulesi'ne ev sahipliği yapıyor.Ülkenin %60'ının hiç bir dine inanmadığını düşündüğümüzde bu kadar muazzam mabetlere yazık oluyor doğrusu...Gotik mimarinin hüküm sürdüğü masallar şehri Prag'a gece geldiyseniz şayet,kabuslar görmeye hazır olun.Yani en az kabus görmemek adına dikkatli olun.Kiliseyi yakından görmek adına bendeniz ara sokaklara girmemle çıkmam bir oldu.Sebebi ise kilise avlusunda esrar kullananlardı.Esrarın ülkede değişik bir statüsü var yasak ama kullanılıyor gibi... Meydanda da pek çok alkol alan ve esrar kullanan insan bulmanız olası...



Vakit gece 01.00'ı gösterirken Stare Mesto'dan çan sesleri yükseliyordu.1410 yılında iki matematik mühendisi tarafından yapılan astronomi saati,gezegen üzerinde ki çalışan en eski saat aynı zamanda... Saat başları gelirken meraklı kalabalık toplanıyor ve saatin çalmasını bekliyor.Bende açtım kameramı havarilerin tek tek çıkmasını ve güzel bir görsel şölen sunmasını bekliyorum ama ne gelen var ne giden...Eee saat geç oldu uyumaya gittiler sanırım.Çanlar kesildikten sonra ise alkış kıyamet gibi kopuyor Jan Hus Meydanı'nda...Hengame bittikten sonra macera labirentvari eski kent sokaklarında devam etmekteydi.Yol üstü açık olan bir dükkandan 70 ve 90 korunaya mahnetlerimi alıp Karluv Most'a uğradım.Arzu ederseniz meydana birkaç yüz metre uzaklıktaki Yahudilerin yerleşim bölgesi Josefov'u ziyaret edebilir,uygun saatte giderseniz İspanyol sinagogunu gezebilirsiniz.Lakin saatin geç olması beni oraya gitmekten alıkoydu.




Vltava Nehri üzerine kurulu Karl Köprüsü 1402 yılında tamamlanmış.516 metre uzunluğundaki köprü,kutsal Roma-Cremen kralı 4.Karl adına yaptırılmıştır.Rönesansın etkisiyle 1700'lü yıllarda üzerine 30'dan fazla heykel dikilmiş.Heykeli geçip karşı kıyıya vardığımda ise zamanında Franz Kafka'nın yürüdüğü yollardan geçerek ,aslı varsa dünyanın en dar sokağını buluyorum ki aslı yokmuş.Aslında aslı varmış ama eskide kalmış.Vinarna Certovka Sokağı 70 cm genişliğinde ve günümüzde iki binanın arasında sıkışıp kalmış.Sokağın başındaki trafik lambası sokağı fark edilir kılan belki de tek özellik... Hele de gece! Sokak dar olduğundan 2 kişi karşılıklı geçemiyor.Bundan dolayı sokağa biri girdiğinde diğer tarafa kırmızı ışık yanarak bir karışıklık olması önleniyor.



Gece 02.00 sularında sokaktan ayrılıp,dinlenmek için bir restorana oturdum ve biraz yemek yiyip dinlendim.Gece geç saatlerde pek açık yer bulunmuyor Prag'da.Tabi, gece kulüpleri dışında... Ancak gündüz vakitlerinde Jan Hus Meydanı'nda restoranları ve ya kıyıda köşedeki dönercileri tercih edebilirsiniz.Gelen hesabın %10 kadar da bahşiş bırakmak gerekiyor,tıpkı İtalya'daki gibi... Tabii bu bir yasal zorunluluk değil ama bahşiş bırakmadığınızda çok kötü bakıyor garsonlar.Restorana oturduğum Lesser Town adı verilen bölge eskiden ve bugün insanların yaşadığı,bugün ise açık hava müzesi niteliğinde bir yer... Bölge eskiden insanların ikamet ettiği bir yer olduğundan şaşaalı yapılar bulmak zor.Liechtenstein Sarayı,St.Nicholas Kilisesi ve Franz Kafka'nın  evi en çok ziyaretçi çeken yerler... Devamında ise Hradcany yani kale ve St.Vitus Kilisesi bulunuyor.Kale eskiden krallara ev sahipiği yapmış ve bugün de cumhurbaşkanına ev sahipliği yapıyor.Giriş ücretleri 9-12 Euro arası değişiyor ve erken gitmekte fayda var.Saatler öğleni gösterdiğinde ise sancak değişim töreni yapılıyor.bunu da bir köşeye not alın iyisi mi...



Hitler'in bile yıkmaya kıyamadığı bu kentte tarih-sanat-ateist triyosu hemen göze çarpıyor.Ben de bunları düşünürken yavaş yavaş gitme vaktinin geldiğini anlayıp toparlanıyorum.

Dışarı çıkıp Arnavut kaldırımlarından başladığım noktaya doğru giderken sokaklar daha bir sakin geliyor gözüme... Boş sokaklarda esrar kullananlar ,köşe başlarında tuvaletlerini yapanlar ve sokak köpekleri tozpembe kentin tozlu tarafları sanırım... Saat 03.00'ü henüz bulmuşken boş sokaklarda iki tane hindu cebinden esrar çıkarıyır.Önce kibarca reddediyorum ama niyetleri farklı... Meğer satmak değilmiş niyetleri... Derin bir nefes aldıktan sonra Hinduları yolladım.Bu ufak maceradan sonra tur otobüsünü buldum,koltuğa kuruldum ve günün ilk ışıklarıyla kendimi bereketli Alman ovalarında buldum...

Siz siz olun Jan Hus Meydanı'nı görmeden,astronomik saatin çan sesini duymadan,Karl Köprüsü'ne para atmadan,Prag Kalesi'ne çıkmadan,dans eden evin önünden birkaç kare fotoğraf çektirmeden dönmeyin.Prag'a kadar gelmişken meyveli börek olan (Knödel) ve kremalı dana filetosunu tatmadan dönmeyin derim.












































































































0 yorum:

BEYAZ CENNET PAMUKKALE

05:09 Uçurtmanın Keşfi 0 Comments

                                       BEYAZ CENNET PAMUKKALE
       
    Pamukkale,hepimizin tanıdığı dünya gezinecekleri arasına girmiş, eşsiz bir atmosferi olan yerdir. Ben de burayı gezmiş biri olarak sizlerle pamukkale birikimlerimi paylaşmak istedim.
  Küçükken hep resimlerini görürdüm. Dikkatimi çok çekerdi. Ben de o beyaz pamuklar üzerinde yürümeyi isterdim hep. Küçükken travertenleri pamuktan zannederdim.( Gittiğim zaman sert olduklarını görünce benim için hayal kırıklığı olmuştu :D ).

İnsan oraya girince koşarak travertenlere gitmek istiyor. Çünkü o manzara resmen insanı kendine çekiyor. 

Belli bir yere kadar yürüdükten sonra ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınız. Bu hem travertenlere zarar vermemek için alınan bir önlem hem de oradaki termal su içinde yürüyebilmek için. 
Ben oraya kış aylarında gitmiştim. O esintili havada o su çok iyi geliyor ve insanı inanılmaz rahatlatıyor.
Ayrıca bunun başka bir güzelliği de çeşitli kültürde birçok insan bir ellerinde ayakkabıları bir ellerinde fotoğraf makineleri ortamın sıcaklığı içinde etrafa gülücük saçıyorlar..



Burada bir de Kleopatra havuzu var. Bu havuz M.Ö 7. yüzyılda meydana gelen bir depremin şehrin ortasında bir çukur açmasıyla ve şehrin sütunlarının bu çukura düşmesiyle oluşmuş. İnsanlar burayı termal havuz olarak kullanıyor ve içinde saatlerce kalabiliyor.

Son olarak unutamadığım bir güzelliğini daha paylaşmak istiyorum. Her zaman duyardım Pamukkale'de gün batımı çok güzeldir falan diye.. Şanslıyım ki ben de gün batımını izleme şansı buldum. Resmen kusursuz bir tablo çıkıyor karşınıza..




Umarım bir gün sizin de yolunuz düşer ve gezme şansını, özellikle de gün batımını izleme şansını bulursunuz..


Ezgi ŞİMŞEK
Semiye DEMİR
Duran SALMAN
Merve Nur KANDEMİR






0 yorum:

ANADOLU'NUN MASAL ŞEHRİ NEVŞEHİR

08:45 Uçurtmanın Keşfi 1 Comments


Bugün sizlere Anadolu'nun masal şehri olarak bilinen güzel ülkemizin değerli şehirlerinden biri olan Nevşehir'i takdim edeceğim. Ülkemizin ve milletimizin tarihini nerelerden geldiğimiz yansıtan bir şehirdir Nevşehir. Nevşehir denilince ilk aklımıza gelen Kapadokya ve Peri Bacaları’dır. Çok farklı bir atmosfere sahip olan bu masal diyarı Nevşehir'in gezilip görülmeye değer bir yer olduğunu düşünüyorum...
 Bu atmosferde bulunduğumda adeta hangi çağda olduğumu unutuyor, sanki o dönemi yaşıyorum...




Eğer bir gün olur da bu masal şehrinde bulunmak isterseniz gideceğiniz aya dikkat etmenizi öneririm :) Mayıs ayı buraları gezmek için ideal bir ay. Çünkü fazla yeşili bol bir bölge olmadığı için çok sıcaklarda gezmek keyifli olmayabilir...







Kapadokya, bahar aylarında kısa bir kaçamak için ideal bir yerler olduğunu düşünüyorum. Geniş bir alana sahip olsa da... Bence en güzelleri Nevşehir’de. Bunları Ürgüp, Avanos, Göreme ve çevresi oluşturuyor. Kapadokya denilince ilk akla gelen balona binmek ve Peribacaları'nı ziyaret etmek. Oralara kadar gidip de bunları yapmadan dönmek olmaz elbette.

Olurda bu büyülü şehre bir gün yolunuz düşerse;

Ürgüp Müzesini görmeden,

Göreme kasabası Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yer alır. Kazılarda çıkarılmış eski medeniyetlere ait tarihi eserler bulunuyor.





Balon yolculuğu yapmadan,



Kapadokya’nın vazgeçilmezlerinden biri, Göreme’den kalkan balonlara binmektir. Fark ettim de bu yolculuk sabahın ilk ışıklarında başlıyor. O zamanlar bu ayrıntıya pek dikkat etmemiş olsam da zamanla dışarıdan duyduğum şeylerle aslında gün ilerledikçe zemininin ısınması yerden yükselen havanın akımlar oluşturmasına sebep olabileceğinden balonun sallanmasını ve kontrolü güçleştireceği için balonla sabahın erken saatlerinde havalanmak gerekiyormuş.



Sabah beş gibi balonun olduğu alana doğru yola çıkıp, balona ulaşıldığında, yaklaşık 10 kişilik sepetlerin içinde isteğe göre bir veya bir buçuk saatlik gökyüzü turu yapabilirsiniz.




 
Uçhisar Kalesi'ni görmeden,

Uçhisar, Kapadokya’nın en yüksek noktası. Uçhisar Kalesi olarak bilinen yükselti, geniş bir alanı görme imkânı veriyor. Peribacaları'nın yanı sıra seyir yerinden bu manzaranında gün doğumu ve batımını izleyebilirsiniz..Özellikle akşam ışıklarıyla büyüleyici bir görünüme sahiptir Uçhisar Kalesi.


Avanos Festivali (Kapadokya El Sanatlar ve Sanat Günleri) :
Kapadokya'nın çanak çömlek atölyeleriyle meşhur şirin bir ilçesi. Şehir tam ortadan Kızılırmak ile ikiye bölünüyor. Şehrin iki yakası Yayaların kullanımı için Asma Köprü ile birbirine bağlanıyor. Bu köprüden geçmek bence en eğlenceli olaylardan birisi :) Yürürken sanki havada yürüyormuş gibi hissettiren bu köprüde küçük çaplı kalp krizi geçirmekte mümkün.


Ayrıca köprünün tam ortasında durup ırmaktan geçen ördeklere ekmek parçaları atıp ördeklerin muhteşem toplanışını izleyebiliyorsunuz.

Avanos ilçesinde, yılın 18 Haziran, 25 Haziran, 13 Ağustos, 28 Ağustos, 10 Eylül tarihlerinde olmak üzere 5 gün çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Bu etkinlikler bünyesinde ilçede üretilen sanatsal değeri olan ürünlerin 
tanıtımı yanında, halkın sosyal aktivitesinin de yükseltilmesi amaçlanıyormuş.



Nevşehir benim gözümde kısaca harikalar diyarı... Hem küçük hem şirin zaten oldum olası büyük şehirlerden hoşlanmam küçük en güzeli, bence bir yerden bir yere kısa sürede gidebilmeli insan. Şehrin büyülü görüntüsü bozulmaması için tarihi yerlerin bulunduğu yerlere çok katlı binalar yapılmıyor, yapılan binalarda özel sarı taştan yapılıyor. Bu yüzden evler oldukça pahalı :) Hal böyle olunca yerleşecek yer olarak değil gezilip görülecek yer olarak zihnime kazınan bir şehir. Belki gün gelir öğretmenliğimi bu şehirde yapar bu harika şehri uzunca tanıma fırsatı bulurum...


Ezgi Şimşek
Semiye Demir
Duran Salman
Merve Nur Kandemir



1 yorum:

GÜNEY İNGİLTERE GEZİSİ

08:16 Uçurtmanın Keşfi 0 Comments

 BOURNEMOUTH       

İngiltere'nin güney sahilinde Dorset bölgesinde bulunan Bournemouth, uzun kumsalları, güzel iklimi renkli restoranları,  güvenli yapısı ve İngiltere'nin diğer şehirlerine nazaran daha ekonomik olması sebebiyle öğrencilerin tercih ettiği şehirlerin başında gelir. 180.000 nüfuslu bir şehirdir. Londra'ya, tren ile 1.5  ve otobüs ile yaklaşık 2.5 saat  mesafededir. Bournemouth'dan diğer şehirlere ulaşım oldukça rahattır. 

İklimi

Bournemouth'un yazları ortalama sıcaklığı 21 °C, kışları ortalama sıcaklığı ise 7 °C'dir. Bournemouth ikliminin İngiltere'deki diğer şehirlere nazaran daha ılıman olması sebebiyle genellikle emekli olan insanların ve tatil maksadıyla gelen turistlerin tercih ettiği bir şehirdir. İngiltere'nin diğer şehirleriyle karşılaştırıldığında iklimi daha yaşanabilir olduğu için  dil öğrenimi sebebiyle gelen öğrenciler de tercih etmektedirler.

Mimari Yapısı


Bournemouth'un mimari yapısı ise 19.yüzyıla dayanan Victorian tarzı bozulmadan günümüze kadar doğal yapısını  korumuştur. Victorian evler sanayi devrimi sırasında ortaya çıkmıştır. Victorian evler belli bir kurala bağlı kalmaksızın inşa edilirler. Bu yüzden evler tamamen dönemin mühendislerinin ve mimarlarının hayal güçleri ile çok çeşitlilikte inşa edilmiştir.

Ulaşım İmkanları

Uluslararası tatil beldesi olması dolayısıyla kendi havaalanı da olan Bournemouth, uçaktan indikten sonra şehre 10 dakikada ulaşabilme imkanı sağlamaktadır. Türkiye'den daha sık sefer yapılan Southampton Havaalanı ise şehre yaklaşık 1 saattir ve düzenli tren seferleri mevcuttur. Londra şehir merkezine yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta olan Bournemouth'ta şehir içi ulaşımda genellikle bisiklet ya da düzenli otobüsler kullanılmaktadır.

Turistik Yerler

Bournemouth Sıcak Hava Balonu 

Bournemouth sıcak hava balonuyla şehri kuş bakışı izleyebilirsiniz. Yaklaşık 150 metreye kadar havalanan balon ile eğlenceli dakikalar geçirebilirsiniz. 

Bournemouth Akvaryumu


150'den fazla balık çeşidiyle dünyanın farklı yerlerinden getirilen balıkları görebilirsiniz. Balıkların haricinde omurgasız hayvanlar, sürüngenler ve kuşları farklı hayvan türleriyle görebilirsiniz.

Bournemouth Sahil Şeridi


*Bournemouth sahil şeridi ünlü sahil festivallerinin yapıldığı bir sahildir. Sahilde bulunan renkli kulübelerden satın alarak eşyalarınızı koyabilirsiniz.








*Bournemouth'un dalgalı denizinde sörf yapabilirsiniz.





          Jurassic Coast

Bournemouth'a yaklaşık 1 saat mesafede bulunan Jurassic Coast'a gidip eğlenceli dakikalar geçirebilirsiniz. Jurassic Coast'ta bulunan fosiller ve taşlarla bilim insanları dünyanın oluşumunu izleyebilmektedirler. Jurassic Coast'ta bulunan uçurumlar ve sahiller sayesinde bu bölgenin doğal oluşumunu görebiliyoruz.




*Durdle Door, Jusrassic Coast'ta bulunan doğal bir kireç taşı kemeridir. 


                                                           







*Denizin aşındırıcı etkisine dayanamayan kaya parçalarının kopması sonucu kemer şeklini almıştır.





          

          Stonehenge

Neolitik taş devri ile bronz çağı arasında yapıldığı düşünülen bir anıttır. Kelt rahipleri tarafından dini törenlerde kullanıldığı düşünülen bir anıttır.




*İngiltere'nin güneyinde yer alan güzelliklerinin paylaşıldığı bu yazı umarım sizin için yararlı ve keyifli olmuştur. Okuduğunuz için teşekkürler... 😊

0 yorum: